Ahmed Kaymak
Emosyon ve Emosyonların
Türkçe’de tam anlamıyla karşılığı olacak bir sözcük veya terim yoktur. Bu sorun
dünya dillerinin bir çoğunda da vardır ve yerleşik dilin, üretilmiş kimi kavram
ve terimleri içeriksel bütünlüğü içinde açıklıkla karşılayabilen terimlere dayandırma güçlüğü yaşadığı, konu ile ilgili yaptığımız
incelemelerden anlaşılmaktadır. Biz Amed Okulu bünyesindeki çalışma grupları
olarak her şeyden önce Kürdüz ve bize yapı ve kullanım açısından oldukça zor
olan yabancı bir dilden, Türkçe’den düşüncelerimizi açıklamak zorunda
kalıyoruz. Kökleri eskiye dayanan ve hala yaşayan etnik bir topluluğun
bireyleri olarak bu dille kendimizi ifade etmek zorunda kalışımız, oldukça
trajiktir. Öyle de olsa, bu durumu kökten değiştirmek için şimdilik yapacak bir
şey yok! Ne var ki bir yolla, bir şekilde bir dil aracılığıyla kendi muradımızı
anlatmak gibi bir zorunlulukla da karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Bu
gerekçe herhangi bir ifade aracını küçümsediğimiz veya reddettiğimiz anlamına
gelmemelidir. Tersine, ifade etme imkanı bulamadığımız bir araç yoluyla kendimizi
ve düşüncelerimizi dile getirmekte oldukça zorlandığımızı itiraf etmek için
açıklama yapma ihtiyacı duyuyoruz. Sorun; gündelik konuşma dilini aşan terim ve
kavramları içerdikleriyle birlikte bir anlam bütünlüğünde yansıtma imkânına
kavuşturarak kısmen gelişmiş bir akademik dilin kullanılmasıyla aşılır. Şimdi
girişte ele aldığımız soruya tekrar dönelim:
Emosyon nedir?
Emosyon, bize göre bir
canlı refleksinin ön koşulu olan biyolojik iç dalgalanmadır. Bunu şartlandıran
dış etkiler kadar canlının iç tepi bağlamları da buna duyarlıdır. Mesela, sivrisinek, ona
çekici gelen bir hedefe doğru sorti yaparken farklı bir emosyona sahiptir;
sortisi engellendiğinde ilkinden farklı bir emosyon ortaya çıkar ve sivrisinek
kendi güvenliği için geri çekilir. Aynı doğal ve biyolojik refleks ve bu
refleksin ön koşulları insanda da vardır. Hayvanda tümüyle bilinçsizdir ve
insanda belirsiz, quantimik bir dalga boyu biçiminde kendini hissettirir. İnsan
o dalga merkezini ve boylarını hisseder ama ilk planda onu tanımlayamaz. Böyle
hallerin en çok şairlerin işine yaradığına kuşku yoktur: “… gibi..” edatı
durumu açıklamaları için her zaman anahtar bir sözcük görevi görmüştür: “ Ölüm gibi derin ve sessiz bir karanlık!”
Emosyon çarpıcı bir şoktur! Hayvanda iz bırakarak çarpar
geçer… Duyguysa kalıcıdır, insanı uzun süre oyalar. Kısacası emosyon diye
açıklamaya çalıştığımız “şey,” duygu
öncesi bir tepidir, bir iç dalgadır; her canlıda
vardır. Ürkü veren bir tepi olacağı
gibi, güven veren bir heyecan tipi (typ) de olabilir. Bir bakıma da ne odur ne
diğeridir. O, ancak Şairin yaptığı tarzda tasvir edilebilir ama tüm bir anlam
çerçevesinde tanımlanması hemen hemen olanaksızdır. Doğal insanda olduğu gibi
kültürel insanda da bu anlamda emosyon her zaman vardı ve hala vardır; hayvandaysa
emosyon gelişmiş bir mekanizma olarak vardır ama duygu yoktur. Emosyon
genellikle koşulludur; koşullu, deneyime
dayalı bir reflekse yol açar; duygu ise bilinç taşır, zihni harekete geçirip sezgiye
yön verir, sonunda bilinçli bir
fonksiyondur. Yine emosyon doğal, duygu kültüreldir. Birincisi bedene ve
duyulara, ikincisi duyulara ve bilince olan etkiye göre harekete geçer. Biri
tepki fonksiyonlarını, öteki tepkiyle eş zamanlı düşünce fonksiyonlarını
harekete geçirir.
Her tepki gibi her emosyon
bir deneyime bağlıdır. Her canlı varlık ateşin yakıcı, acı verici gücünü ayırt
eder. Fare kediden ve yılandan köşe bucak kaçar. İnsan şimşekten olsun ateşli
bir silahtan olsun, çıkan patlama sesinden irkilir. Oysa insan aynı zamanda bir
patlamanın bir festival coşkusunu artıran havai fişek seramonisinden korku
yüklü bir irki yaşamaz. Havai fişek patlaması deneyimle ayırt edilmiştir ve bu
insanda korku yerine coşkusal bir etkiye yol açar. Hayvan için şimşek, ateşli
silah patlaması neyse, havai fişek patlaması odur. Deneyim, patlama şiddetini
ve öldürücü etkisini emosyon alanında şartlandırmıştır: Hiçbir balık karaya
çıkmak için kendini test etmeye kalkışmaz. Bir tilki güpegündüz tavuk kümesine
girmeyi göze almaz.
Pavlov’un köpekleri, doğal
varlıkta emosyonu anlamak için iyi bir örnektir. Buna karşın Eifel Kulesi’ne
bakarken oluşan etki kültürel varlık için duyguyu güzel açıklar. Birincisinde
beden ve duyular varlıklar için eş zamanlı refleksleri; ikincisinde duyular ve
bilinç ard arda zihinsel hareketleri doğurur. Emosyon tepkisel-refleksive, duygu işlevsel-fonksiyoneldir.
Emosyon alanı varlıkta
dışsal etki tipi ile koşulludur. Onda reflekse yol açan, bu etki tipinin
ulaştığı alandır. Emosyon oradadır ve bu hayvanlarda, insanlardan daha çok gelişmiştir.
İnsanda emosyon, onun doğal bir mirasıdır ve vardır. Ama insan aynı zamanda
duygusaldır. Hayvanlardaysa duygu yoktur; çünkü duygu bilincin
fonksiyonlarından biridir ve bilinçten ayrı tutulamaz.
Tekrar emosyon doğal,
duygu ise kültüreldir, diyoruz. Birinde bilinç yoktur, ötekinde bilinç vardır.
Bilinç, insan deneyim, bilgi ve teknik uygulama temeli üzerinde evren, doğa,
insan ve toplum ilişkilerine dayanan varlığın zengin zihinsel, mantıksal,
ruhsal soyutlamalarını içeren insansal etkin bir bütündür. Bu tanıma göre
bilinç insanda ne materyalist ne de metafizik bir ayrıma bağlı tutulabilir;
çünkü bilinç her iki alanı da kapsayacak biçimde vardır.
Bilimsel metinlerde bir
terimin kullanılışı anlama oldukça özenle işlenerek oturtulmaya çalışılır. Günlük dilde ve edebiyatta bu özenli tutuma
pek sık rastlanmaz. Bu nedenle kavram ve
terimlerin içeriklerine ilişkin belirsizlikler her zaman söz konusu olabiliyor.
Emosyon , böyle bir terimdir. Psikolojik ve estetik bir terim olarak bizim
Emosyona yüklediğimiz anlam, ne his, ne
duygudur. Bizim kullandığımız anlamda bu haliyle mevcut terim istenileni
veremiyor. Bizce o, çoğunlukla dış etkiyle meydana gelen bir his ve duygu
öncesi oluşan bir iç dalga olarak “heyecan”a daha çok yakın bir anlam ifade
ediyor. Varlığın olumlu veya olumsuz bir durum etkisiyle kendi içinde duyduğu
belirsiz ve henüz anlamdan yoksun bir dalgalanmayı, tepkiyi
şartlandıran-kararlaştıran- heyecanı ifade ediyor. Bu doğal bir heyecandır,
emosyondur; kültürel bir içeriği yoktur. Kültürel içerikli heyecan (emosyon),
sınıf geçmek için sınava giren veya yarışa katılan birinin sınavı verip
veremeyeceği, katıldığı yarışı kazanıp kazanmayacağı yönünde duyduğu heyecan
tipidir.
Buraya kadar gelmişken
varlığa ilişkin ontolojik kavramlarımıza da burada bir açıklık getirmeyi
gerekli buluyoruz. Biz kullanımda “ilkel” terimi yerine “doğal” terimini tercih
etmeyi daha doğru görüyoruz. Bu bakımdan “Doğal insan” dediğimiz zaman, biz
“Kültür öncesi” insanı kast ediyoruz. Kültür öncesi doğal insan, doğadaki
herhangi bir hayvan türünden biridir. Bir şempanze, bir Bonoboo, bir goril, bir
kunduz gibi farklı bir tür… Ayrıma bu şekilde açıklık getirdiğimize göre bu
bölümde ele aldığımız varlıkta emosyon ve duygu ayrımı da, umarız, açıklık
kazanmış olacaktır.
·
Emosyon,
Latin kökenli bir kelimedir. Herhangi bir dış nesneyi göstermez. Elle
tutulmayan ve gözle görülmeyen ama etkisi şimdiki labaratuar koşulları altında
kısmen gözlenebilen bir içsel durumu açıklamakta kullanılır. Motion kelimesinin
bir isim olduğunu, bunun hemen hemen bütün hint Avrupa dillerinde
kullanıldığını biliyoruz. E+ Motion
teriminin ise türetme ve bileşik bir sözcük olduğu anlaşılmaktadır. Başa
konulan E işaretinin, ENTER (İÇ) olduğuna kuşku kalmıyor. Öyleyse, EMOSYON = İÇ
HAREKET, İçsel devinim, içte meydana gelen bir durumu tanımlama gereksinimini
karşılamak için kullanılmaktadır. Biz buna Türkçe olmayan ama Türkçe diline
yerleşen, edebiyat ve sanat metinlerinde sıkça kullanılan HEYECAN diyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder