22 Kasım 2014 Cumartesi

KORKAN BIREY,KORKUTULMUS TOPLUM


  Mehmed   Gülseren  

Korkan birey, korkutulmuş toplum.

"Gerçekten onlar hayırlı işlerde yarışsalardı, ümit ederek ve korkarak bize dua ederlerdi.Enbiya-90"

“ `Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir; bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez!..”` (E.E.Cummings)


Dünyadaki tüm canlı varlıklarda olduğu gibi yaşamın son bulması hali insanlar bakımından da engellenemez.

Bu son bulma hali ne kadar ertelenmeye çalışılırsa çalışılsın, bundan ne kadar korkulursa korkulsun, bir gün mutlaka gerçekleşecektir.!

Korku karşısında refleks göstermek,savunmaya geçmek iç güdüsel doğal ve insani bir tepkidir.

Korku bir saplantı haline dönüşmüş ise bundan kurtulmak ,korku ile yüzleşmek ; psikolojik desteğin yanı sıra onun üzerine gidecek inanç ve kararlılığa ,bilince ve cesarete sahip olmayı gerektirir.

Bunu başaramayanlar, mezarlıktan geçerken ıslık çalan insanlara benzerler.

 Korkular (Fobiler) türlü biçimlerde insanların karşısına çıkar;bu ölüm,yükseklik,yalnızlık,kapalı alan korkusu gibi,içsel(Ruhsal-manevi)

Kutsalından korkan kul!,öğretmeninden korkan bir öğrenci , ağasından korkan bir köylü, komutanından korkan bir asker, gücü elinde bulunduran devletten korkan bir yurttaş, güçlü olan yapılardan korkan bir aydın, korkutulmuş toplumsal bir tabaka veya tüm bir toplum gibi dışsal (Maddesel)...

Korkuya sahip birey,güven duydukları ile beraberken(aidiyet duygusu) korkuya karşı çıktığını söylese de, kendisi ile baş başa kaldığında ,korkularının esiri olduğunu itiraf eder.

Ona tutunarak yaşar, bu giderek o kişinin yaşam biçimine dönüşür.

 Yoğun olarak uygulana gelmiş sistematik baskılar neticesinde böylesi toplumlar, çoğu kez içlerine kapanık-kaderci, edilgen bir yaşam sürdürerek ,var olan baskılardan daha az etkilenmek için baskıcı otoriteye boyun eğer.

Korkutulan,korkutandan yana görünerek bundan belirli çıkarlar elde etmek adına böyle davranışı tercih edebilirler.

Korkunun türü ve büyüklüğü oranında da,giderek korktuğu şeye benzemeye çalışarak, bundan korunmayı bir anlayış tarzı olarak tercih ederler.

 Korkutulan,ürkek ve utangaç davranışlar sergilerler,bunu giderek doğal bir davranış biçimi olarak kabullenir , farkında olmaksızın korkularına tutunarak yaşamaya çalışır.

Böylesi insanlar çıkarlarının tehlikeye girebileceklerini düşünmektedirler,belki de onlar için uygun şartlar oluşmamıştır, zamanı kolluyorlardır.!

İşte bu çıkar kaygısıdır ki bunları korkak ve kaypak yapar.

Korku,bireyden başlayarak benimsenerek giderek toplumsallaşır ve doğallık kazanır.

 Korku,doğallık kazanıp, bireysel-toplumsal bir hal aldığı ölçüde ,toplumun ahlak -etik(moral)değerleri dejenerasyona uğrar,bireysel-toplumsal ilişkiler ,çıkar ilişkisine döner.

Yardımlaşma,dayanışma duyguları körelir,doğal doku bozulur,sosyalleşmenin yerini aşırı biryecilik ,narsist-egoist duygular alır,giderek birey ve toplum kendisine yabancilasarak ,güvenilmez,emin olunmaz bir hal alir.

Etik,manevi duygularını yitirmiş boylesi bir birey-toplum , kendi bencil çıkarları karşılığında maniplasyona, düşürülmeye ve kullanılmaya, açık hale getirilir ,edilgenlestirilerek ,itaatkar sürülere dönüştürülup mutlak otoriteye boyun eğdirilirler.
Sistemin mekanizmaları için uyum halinde çalışan çarkın bir dişlisi olurlar.

Toplumu bir arada tutan moral değerlerin,yaraticiya olan inancın tahribata ugratildigi durumlarda birey kişilik bölünmesi yaşar, toplumda buhranlar oluşur.
Zaafa düşen birey ve toplumun bu açmazdan çıkabilmesi,savrulmamasi için moral ve manevi değerlere sarilmasi,iyilik halinin olmasi bakımından kacilmazdir zira inancsizlik korkulari,aciziyeti beraberinde getirir,toplumsal dejenerasyona yol açar.

 Her korku gerekli ve zararlı mıdır?

Erkin,belirli kriterleri gözeterek yasalar koyması ve uygulanabilirligi için maddi yaptirimlar gereklidir,toplumsal düzenin sağlanabilirligi bakımından icrai güc olusturulur.
Yaptirimlar birey ve toplum üzerinde korku oluştursa bile buradaki gaye toplumsal düzeni sağlamak olacaktır,

Toplumsal düzenin sağlanması bir cezai yaptırımi doğuyormuyorsa,bu kerede her birey veya toplumsal tabaka kendi çıkarları gereğince davranmaya kalkacagindan toplumda çatışmalar ve kaos oluşur.
Öte yandan erkin toplumsal düzen adına koyduğu yasalar,bunlarin uygulanması toplumun tümünü bakımından çıkar ve adaleti gözetmedigi durumlarda da,huzrsuzluk ve itirazlara boy gösterir.
Bu toplumsal düzen erkin yapısı ve felsefesi ile belirlenir.

Günümüz Beşerî sistemleri hangi tip rejimle yönetilirse yönetilsin,mutlak bir toplumsal cikar ve adaleti sağlamakta yetersizdir

 Kant,Ahlak ilkesinin uygulanması kaçınılmaz olarak (ALLAH'A)ve ahirette inanması gerekliliğini söyler.
 Bireyde Ümit ve korku hissinin belirli bir dengede,bir arada olmasi,onun ümitsizlik içinde bogulmasini, şımarıklik ve kibir gibi olumsuz eylemlerde bulunmasını önler.

Mutlak bir adelet ve bir toplumsal çıkar için korkunun en hayırlısı (ALLAH)korkusudur.

"Gerçekten onlar hayırlı işlerde yarışsalardi,ümit ederek ve korkarak bize dua ederlerdi.Enbiya-90"
















Hiç yorum yok: