Evrim çizgisine göre
ele alındığında insan, biyolojik ve fizyolojik özellikleriyle birlikte, sosyal
ve psikolojik* nitelikleriyle de bir hayvandır. Onun kendini hayvandan ayırma ve
üstün görme çabası, başlangıçta var olan genel bir farkı ortaya koymaktan
kaynaklanmıyor. Biyolojik evrimin etkisi altında doğal olarak değişen
fizyoloji, doğanın sadece insan türüne bağışladığı bir ayrıcalık değildir. Evrimin
bir tek türe özgü bir gelişme olduğunu düşünmek, bilimsel bir aklın iddiası
değil, daha çok yaratılış efsanesinin uydurup sistematize etmeye çalıştığı
dinsel açıklamaların bilinç kapsamındaki kavrayış biçiminin basit bir
iddiasıdır. Çevrede açık gözle gördüğümüz bütün canlıların kazandıkları
fizyolojik formların tarihi, insanlık evrimi kadar uzun bir geçmişin tarihidir.
Buna etrafımızda gördüğümüz bitkiler; tükettiğimiz meyve ve sebzeler, dokunup
kokladığımız bütün çiçekler dahildir. Evrim tek bir türe özgü bir gelişme
değildir ve insanı diğer hayvan türlerinden ayıran da evrim değildir. Bu
yönüyle evrimden insanın isteğine göre adil olmasını beklemek, haklı çıkmak
için herhangi bir umuda kapılmayı gerektirmez.
İnsan türünü diğer
gelişmiş hayvanlardan ayıran, onun sosyal özellikleri de değil. Doğada bilinçli
bilinçsiz, güdümlü güdümsüz, az veya çok; hemen hemen bütün canlı türlerinde
grup yaşamı, türün sürekliliği için temel nedenlerden biri olarak güvenli bir
yoldur. Akrep bile yetiştirinceye kadar yavrularını rahatsız olmadan sırtında
taşır. Karıncalar ve Arılar sosyal bakımdan çok sıkı işbirliği içinde yaşayan komüncü
türlerdir. Kunduzlar, barınmak ve yaşamak için ilkel insandan daha mükemmel
düzeyde ve yüksek bir teknikle evler yapar; kendilerine yaşam sahası açmak için
barajlar inşa ederler. Çölde tek tek başı boş dolaşan sırtlanlar, aslanların
önünden bir parça et koparmak için güç birliğine girerler. Yükseklerde süzülen
akbabalar yerde bir leş gördüklerinde üzerine topluca abanmak için iletişimde
bulunurlar. Kirpiler, soğuk havalarda donmamak için dikenlerini biribirine
batırmayacak biçimde yan yana sokulup ısınmaya çalışırlar. Martılar, penguenler, foklar ve deniz
aslanları sürü halinde yan yana birlikte yaşarlar. Makakalar, Bonoobonlar ve
Şempanzeler insandan çok az bir farkla bir “sosyal düzen içinde ve hiyerarşi
halinde” farklı yaşam sahalarında topluluklar oluştururlar… vs.
Örnekler sayısızdır…
İnsanın sosyal bir tür
olması, onu bu anlamda diğer türlerden farklı bir sınıfta değerlendirmeye ve
ona daha üstün bir nitelik atfetmeye yeterli ve geçerli bir kanıt oluşturmuyor.
Bu aynı zamanda insan türünün kendine ilişkin narsist görüşünü de kesin bir
biçimde çürütüyor: İnsan, Tanrı’nın yeryüzündeki bir görünümü olarak evrende en
güzel varlığı temsil ediyor. Daha başka dinsel bir çeşitleme ise şöyledir: ”İnsan
Eşref-î Mahluqtür.”
İnsanın ikisi de
olmadığı çok açıktır. Kendisini yanıltarak da olsa mutlu hissettirebilen tek
varlık, insandır. Doğa ve çevrede, insandan başka, insanın bizzat estetik
duygularını olağanüstü düzeyde kamçılayıp harekete geçiren;güzel olmaktan öte
harika denilecek biçimlerde, yapılarda ve görünümlerde o kadar büyüleyici tür,
o kadar etkileyici renk ve bir o kadar iç açıcı manzara var ki, insanın bütün
bunlar karşısında çirkin ve soluk bir idol olarak kaldığını belirtmemek için
ortada anlaşılmaz hiç bir neden yoktur. Gerçek dışsal güzellik karşısında, insana
kendi yetersizliğini derinden hatırlatan bu kompleks doğal değildir.
Konuyu toparlarsak,
insanın bir biyolojik, fizyolojik ve bir sosyal tür olması, onu diğer hayvan
tür ve gruplarından farklı kılmıyor. Organik yapıtaşları, genetik mimarisi,
doğayla ilişkisi ve konumuyla; insanı tek başına bu nitelikleriyle diğer
türlerden ayıran ve üstün kılan doğal hiçbir nitelik yoktur. Onu farklı kılan
ve doğada üstünlüğünü sağlayan temel ve evrensel faktör, kültürdür.
Kültür doğal olmayan kompleks bir bütündür; ve,
terimin özlü anlamında kültür, insanlık
gelişmesinin her alanına yansıyan sonuçlarıyla uygarlığın bütün birikim ve
kazanımlarını içinde barındıran dinamik ve aynı zamanda değişken bir
komplekstir. Bu kompleks biyolojik evrimi belirlemez ama tarihsel ve toplumsal
gelişmenin her bağlamını belirler:Yaratıcı insan emeğinin, entelektüel ve
teknik kıvraklığın, sanat ve edebiyatın, toplumsal ve ekonomik ilişkiler düzeninin;
etik ve moral değerlerin; dahası entelektüel dar kafalılık ve önyargıların,
sonsuz kötülük ve iyiliğin, dizginsiz tutku ve isteklerin, açgözlülük ve
fedakarlığın, sevgi ve nefretin, özgürlük ve teslimiyet eğiliminin keskin diyalektiklerini
üreten temel bir komplekstir Kültür…
Bundan sonraki
bölümlerde doğal ve biyolojik faktörlerin insan yaşamı ve davranışları
üzerindeki etkilerini de ihmal etmeden daha çok doğal ve kültürel faktörlerin
etkisine açık olan insanın eğilimlerini ve davranışlarını psikolojik bağlamlar
içinde tartışacağız. Bu bağlamlar bireyden topluma, gruplardan sınıflara kadar
olan çok değişik insan reaksiyonlarını, çelişkilerini ve çatışmalarını birbirleriyle
ilişkilendiren nedenleri bu çalışma akışında bize göstermekte önemli birer rol
oynayacaklardır. İnsanı anlamanın ve sağlıklı bir çerçeve içinde tanımlamanın
bir yolu da onun gösterdiği reaksiyonların ve ortaya koyduğu çelişkilerin
sadece görünümlerini betimlemekle kalmayıp bu reaksiyon ve çelişkilerin dayandığı
bünyede uyanan psikolojik elementleri de dikkatlice izleyip irdelemekten
geçiyor. Böyle bir metodoloji, inceleme
ve araştırma konularını ören diğer bütün etik ve moral, bireysel ve toplumsal,
ekonomik ve politik gibi, var olan temel ve yan bağlamlara da titizlikle uzanmayı
zorunlu kılıyor. Bu açıdan sürdürülen tartışmanın zaman zaman değişik alanlara
uzanıp oralardan örneklere başvurmasının, okuyucular ve tartışmayı izleyenler
tarafından anlayışla karşılanacağını umuyorum.
·
Gelişmiş hayvanların tümünde psikolojik mekanizmaların olduğu genel bir
kabul görmektedir. Yapılan çalışmalarda sinir sistemi gelişmiş her canlı,
etkilere karşı az çok tutarlı bir tepki vermektedir. Doğal nörotik reflekslerse ilkel
olduğu için deneyimlenmezler. Bu durumu psikolojik olmaktan daha çok doğal ve nöronal bir refleks
olarak sınıflandırmak gerekir. Çalışmamızda ele aldığımız psikolojik kavramı
doğal ve biyolojik reflekslerden ayrılıyor. İlkel insanın bugün anladığımız
anlamda bir psikolojisi yoktu. İlkel psikoloji, doğal tonlarından tümden yoksun
değilse de, bugün tamamiyle farklı bir temele dayanıyor. Bu temel kültürel
komplekstir. Kullandığımız terim yanlış değilse, insan kültür üretmeden önce
onun bir psikolojisi yoktu demek istiyorum. Doğal ve nöronal refleksleri, psikolojik
kültürel kompleksten ayrı ve farklı ele alıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder