13 Ocak 2015 Salı

İnsan Üzerine - V -


 
 
    Ahmed Kaymak      
Evrim çizgisine göre ele alındığında insan, biyolojik ve fizyolojik özellikleriyle birlikte, sosyal ve psikolojik* nitelikleriyle de bir hayvandır. Onun kendini hayvandan ayırma ve üstün görme çabası, başlangıçta var olan genel bir farkı ortaya koymaktan kaynaklanmıyor. Biyolojik evrimin etkisi altında doğal olarak değişen fizyoloji, doğanın sadece insan türüne bağışladığı bir ayrıcalık değildir. Evrimin bir tek türe özgü bir gelişme olduğunu düşünmek, bilimsel bir aklın iddiası değil, daha çok yaratılış efsanesinin uydurup sistematize etmeye çalıştığı dinsel açıklamaların bilinç kapsamındaki kavrayış biçiminin basit bir iddiasıdır. Çevrede açık gözle gördüğümüz bütün canlıların kazandıkları fizyolojik formların tarihi, insanlık evrimi kadar uzun bir geçmişin tarihidir. Buna etrafımızda gördüğümüz bitkiler; tükettiğimiz meyve ve sebzeler, dokunup kokladığımız bütün çiçekler dahildir. Evrim tek bir türe özgü bir gelişme değildir ve insanı diğer hayvan türlerinden ayıran da evrim değildir. Bu yönüyle evrimden insanın isteğine göre adil olmasını beklemek, haklı çıkmak için herhangi bir umuda kapılmayı gerektirmez.
İnsan türünü diğer gelişmiş hayvanlardan ayıran, onun sosyal özellikleri de değil. Doğada bilinçli bilinçsiz, güdümlü güdümsüz, az veya çok; hemen hemen bütün canlı türlerinde grup yaşamı, türün sürekliliği için temel nedenlerden biri olarak güvenli bir yoldur. Akrep bile yetiştirinceye kadar yavrularını rahatsız olmadan sırtında taşır. Karıncalar ve Arılar sosyal bakımdan çok sıkı işbirliği içinde yaşayan komüncü türlerdir. Kunduzlar, barınmak ve yaşamak için ilkel insandan daha mükemmel düzeyde ve yüksek bir teknikle evler yapar; kendilerine yaşam sahası açmak için barajlar inşa ederler. Çölde tek tek başı boş dolaşan sırtlanlar, aslanların önünden bir parça et koparmak için güç birliğine girerler. Yükseklerde süzülen akbabalar yerde bir leş gördüklerinde üzerine topluca abanmak için iletişimde bulunurlar. Kirpiler, soğuk havalarda donmamak için dikenlerini biribirine batırmayacak biçimde yan yana sokulup ısınmaya çalışırlar.  Martılar, penguenler, foklar ve deniz aslanları sürü halinde yan yana birlikte yaşarlar. Makakalar, Bonoobonlar ve Şempanzeler insandan çok az bir farkla bir “sosyal düzen içinde ve hiyerarşi halinde” farklı yaşam sahalarında topluluklar oluştururlar… vs.
Örnekler sayısızdır…
İnsanın sosyal bir tür olması, onu bu anlamda diğer türlerden farklı bir sınıfta değerlendirmeye ve ona daha üstün bir nitelik atfetmeye yeterli ve geçerli bir kanıt oluşturmuyor. Bu aynı zamanda insan türünün kendine ilişkin narsist görüşünü de kesin bir biçimde çürütüyor: İnsan, Tanrı’nın yeryüzündeki bir görünümü olarak evrende en güzel varlığı temsil ediyor. Daha başka dinsel bir çeşitleme ise şöyledir: ”İnsan Eşref-î Mahluqtür.”
İnsanın ikisi de olmadığı çok açıktır. Kendisini yanıltarak da olsa mutlu hissettirebilen tek varlık, insandır. Doğa ve çevrede, insandan başka, insanın bizzat estetik duygularını olağanüstü düzeyde kamçılayıp harekete geçiren;güzel olmaktan öte harika denilecek biçimlerde, yapılarda ve görünümlerde o kadar büyüleyici tür, o kadar etkileyici renk ve bir o kadar iç açıcı manzara var ki, insanın bütün bunlar karşısında çirkin ve soluk bir idol olarak kaldığını belirtmemek için ortada anlaşılmaz hiç bir neden yoktur. Gerçek dışsal güzellik karşısında, insana kendi yetersizliğini derinden hatırlatan bu kompleks doğal değildir.
Konuyu toparlarsak, insanın bir biyolojik, fizyolojik ve bir sosyal tür olması, onu diğer hayvan tür ve gruplarından farklı kılmıyor. Organik yapıtaşları, genetik mimarisi, doğayla ilişkisi ve konumuyla; insanı tek başına bu nitelikleriyle diğer türlerden ayıran ve üstün kılan doğal hiçbir nitelik yoktur. Onu farklı kılan ve doğada üstünlüğünü sağlayan temel ve evrensel faktör, kültürdür.
Kültür doğal olmayan kompleks bir bütündür; ve, terimin özlü anlamında kültür,  insanlık gelişmesinin her alanına yansıyan sonuçlarıyla uygarlığın bütün birikim ve kazanımlarını içinde barındıran dinamik ve aynı zamanda değişken bir komplekstir. Bu kompleks biyolojik evrimi belirlemez ama tarihsel ve toplumsal gelişmenin her bağlamını belirler:Yaratıcı insan emeğinin, entelektüel ve teknik kıvraklığın, sanat ve edebiyatın,  toplumsal ve ekonomik ilişkiler düzeninin; etik ve moral değerlerin; dahası entelektüel dar kafalılık ve önyargıların, sonsuz kötülük ve iyiliğin, dizginsiz tutku ve isteklerin, açgözlülük ve fedakarlığın, sevgi ve nefretin, özgürlük ve teslimiyet eğiliminin keskin diyalektiklerini üreten temel bir komplekstir Kültür…
Bundan sonraki bölümlerde doğal ve biyolojik faktörlerin insan yaşamı ve davranışları üzerindeki etkilerini de ihmal etmeden daha çok doğal ve kültürel faktörlerin etkisine açık olan insanın eğilimlerini ve davranışlarını psikolojik bağlamlar içinde tartışacağız. Bu bağlamlar bireyden topluma, gruplardan sınıflara kadar olan çok değişik insan reaksiyonlarını, çelişkilerini ve çatışmalarını birbirleriyle ilişkilendiren nedenleri bu çalışma akışında bize göstermekte önemli birer rol oynayacaklardır. İnsanı anlamanın ve sağlıklı bir çerçeve içinde tanımlamanın bir yolu da onun gösterdiği reaksiyonların ve ortaya koyduğu çelişkilerin sadece görünümlerini betimlemekle kalmayıp bu reaksiyon ve çelişkilerin dayandığı bünyede uyanan psikolojik elementleri de dikkatlice izleyip irdelemekten geçiyor.  Böyle bir metodoloji, inceleme ve araştırma konularını ören diğer bütün etik ve moral, bireysel ve toplumsal, ekonomik ve politik gibi, var olan temel ve yan bağlamlara da titizlikle uzanmayı zorunlu kılıyor. Bu açıdan sürdürülen tartışmanın zaman zaman değişik alanlara uzanıp oralardan örneklere başvurmasının, okuyucular ve tartışmayı izleyenler tarafından anlayışla karşılanacağını umuyorum.

·         Gelişmiş hayvanların tümünde psikolojik mekanizmaların olduğu genel bir kabul görmektedir. Yapılan çalışmalarda sinir sistemi gelişmiş her canlı, etkilere karşı az çok tutarlı bir tepki vermektedir. Doğal nörotik reflekslerse ilkel olduğu için deneyimlenmezler. Bu durumu psikolojik olmaktan daha çok doğal ve nöronal bir refleks olarak sınıflandırmak gerekir. Çalışmamızda ele aldığımız psikolojik kavramı doğal ve biyolojik reflekslerden ayrılıyor. İlkel insanın bugün anladığımız anlamda bir psikolojisi yoktu. İlkel psikoloji, doğal tonlarından tümden yoksun değilse de, bugün tamamiyle farklı bir temele dayanıyor. Bu temel kültürel komplekstir. Kullandığımız terim yanlış değilse, insan kültür üretmeden önce onun bir psikolojisi yoktu demek istiyorum. Doğal ve nöronal refleksleri, psikolojik kültürel kompleksten ayrı ve farklı ele alıyoruz.

Hiç yorum yok: