7 Aralık 2014 Pazar

İnsan Üzerine II


                                                                  


    Ahmed Kaymak    
Şizofreni, hastalık değil; sarsıcı ve derin bir huzursuzluktur. İçe dönük zihnin dışa karşı dağınık ilgisini rahatsız edici bir baskıya dönüştüren bir görünümdür.  Bu ilgi içte yoğunlaştığında ruhsal zorlanmanın derecesi, dışa yoğunlaştığında da pek değişmez. İki durumda da toplumsal-geleneksel kalıp ve klişelere, norm ve sınırlara; aile ve çevre ilişkilerine; ekonomik işlevsel maddi araç ve gereksinimlerin yarattığı baskıya karşı bireyin iç dünyasını kıskıvrak saran zorlanma duygusu aşırı bir kaygıya dönüşerek ruhun ve zihnin sistematik işleyişini bozar; bireyi kendi içine gömer ya da kendi dışına fırlatıp atar. Birinci durumda bilinç siyah bir kefen altına çekilir. Kaygı korkuya dönüşür. Kişi kendini içinden çıkılması imkânsız bir labirentte hissetmeye başlar. Hayat renkli tonlarını ve tadını yitirir. Çıkış yolundaki umudu tükenir. O an hayat artık sisli bir halüsinasyondur. Bu labirentin her çatlağından hayaletler süzülüp başına üşüşmeye başlar. O içinde bulunduğu dünyaya ait değildir artık. Kendine, kendi içinde öznel bir dünya kurar. Bu dünya dış gerçekliğin nesnel argümanlarıyla iç içe ruhu ve zihni silkeler durur: Kafasında uzay var, imgeler var, karmaşık renkler ve sonsuzluğa akıp giden havai bir matematik var.

Bu ikili ve karmaşık süreç bireyde ve duyuları üzerinde şiddetli etkilere yol açar. Birey, kendini koruma kaygısıyla plansız ve savruk bir itkiyle çözüm üretme ve yeni deneyimler yaratma çabasındaki yetersizliğini fark eder etmez zihinsel şok ve ruhsal basınç onu boğacak düzeyde şiddetli bir gerilime yol açar. Şiddetli gerilimin etkisi kişiden kişiye,  bireyin bağlı bulunduğu sosyokültürel ve ekonomik durumlara göre değişiklik gösterir. Gizli şizofreni bu bakımdan pek yüzeye vurmaz. Mesela köyle kent kültürü ve köyle kent yaşayışı arasındaki farkın üstesinden gelebilmek için telaş içinde olan bireyler gizli şizofreninin devasa bir kesimini oluşturuyor. Kentlerin çevresine yapışmış varoşlarla merkez arasında da her zaman gizli bir gerilim ve şizofreni var. Yöneten sınıfın gerilimli şizofrenisine çoğu zaman paranoya damgasını vurur. Yönetilen sınıftaysa buna şiddet eğilim eşlik eder. Aile içi baskıdan ve şiddetten beslenen bireyler, önce çevredeki farklı gruplara yönelir. Bu eğilim güçlenerek kent merkezine doğru yavaş yavaş harekete geçer. Çatışmayı hazırlayan diyalektikler her yerde gelişi güzel patlamaya başlarlar. Şizofreninin masumiyeti burada son bulur. Zorlanan insanın/insanların bu durumdan kurtulmak için taşıdıkları umut artık şiddet duygusunu ören karşı konulamaz itilimler tarafından yönlendirilmektedir.

Toplumda alt kültür gruplarında bu eğilimin daha hızla gelişmesi ve yaygınlaşması bir rastlantı değildir.

Varoşlarda yaşayan insanların şiddete daha fazla yatkın ve hazır olmaları bu açıdan ilginçtir. Bu durum şizofrenin gizli yüzüdür. Daha ötesi işi bozulan bir tüccarın, ekonomik krizle çöken bir sanayicinin; sosyete yaşamının giderlerinden ve konforundan birden bire eksiltmek zorunda kalan pespaye hanımların bölünen kişiliklerinin tutuldukları şizofreniyse kendini daha açık bir görünüm ve gerilimle açığa vurur. Toplumda bu sonuncu kategoridekiler daha devasa bir kesimi oluşturuyor. Kaybettikleri çok şey var ve kazanmak için pek umutları yoktur artık. Öyle de olsa bu iki kesim ve arada kalanlar hep aynı yazgının gölgesi altında umutsuzluktan inlemeye devam ederler. Bunlara kimi zaman siyaset el atar, kimi zaman siyasal partiler ve iktidar; kimi zaman da mediumlar ve vasat psikiyatristler el atarlar. Huzursuz bir toplum ve bu topluma ait farklı sosyal kesimler bu tür işgüzarlıklar için her zaman bulunmaz malzemedirler.

Ne kadar gizlenirse gizlensin, şizofreni sonuçta bireyde kendini açığa vursa da bireysel değil; toplumsal bir rahatsızlıktır. Toplumu özel bir kliniğe alma olanağı yoktur.

Başta şizofreninin, gerilimin ve şiddetin kaynağı bir bütün olarak bir toplumsal düzenin ekonomik, kültürel, politik ve hukuksal yapısıdır. Yaşamını ve geleceğini tehdit altında hisseden ve bunun içinde sıkışıp kalan bireylerin huzursuz çırpınışıdır.

Bunun global bir yüzü olduğunu da burada eklemekte sakınca yoktur...

Hiç yorum yok: