Bu ikili ve karmaşık süreç
bireyde ve duyuları üzerinde şiddetli etkilere yol açar. Birey, kendini koruma
kaygısıyla plansız ve savruk bir itkiyle çözüm üretme ve yeni deneyimler
yaratma çabasındaki yetersizliğini fark eder etmez zihinsel şok ve ruhsal
basınç onu boğacak düzeyde şiddetli bir gerilime yol açar. Şiddetli gerilimin
etkisi kişiden kişiye, bireyin bağlı
bulunduğu sosyokültürel ve ekonomik durumlara göre değişiklik gösterir. Gizli
şizofreni bu bakımdan pek yüzeye vurmaz. Mesela köyle kent kültürü ve köyle
kent yaşayışı arasındaki farkın üstesinden gelebilmek için telaş içinde olan
bireyler gizli şizofreninin devasa bir kesimini oluşturuyor. Kentlerin
çevresine yapışmış varoşlarla merkez arasında da her zaman gizli bir gerilim ve
şizofreni var. Yöneten sınıfın gerilimli şizofrenisine çoğu zaman paranoya
damgasını vurur. Yönetilen sınıftaysa buna şiddet eğilim eşlik eder. Aile içi baskıdan
ve şiddetten beslenen bireyler, önce çevredeki farklı gruplara yönelir. Bu
eğilim güçlenerek kent merkezine doğru yavaş yavaş harekete geçer. Çatışmayı
hazırlayan diyalektikler her yerde gelişi güzel patlamaya başlarlar. Şizofreninin
masumiyeti burada son bulur. Zorlanan insanın/insanların bu durumdan kurtulmak
için taşıdıkları umut artık şiddet duygusunu ören karşı konulamaz itilimler
tarafından yönlendirilmektedir.
Toplumda alt kültür
gruplarında bu eğilimin daha hızla gelişmesi ve yaygınlaşması bir rastlantı
değildir.
Varoşlarda yaşayan
insanların şiddete daha fazla yatkın ve hazır olmaları bu açıdan ilginçtir. Bu
durum şizofrenin gizli yüzüdür. Daha ötesi işi bozulan bir tüccarın, ekonomik
krizle çöken bir sanayicinin; sosyete yaşamının giderlerinden ve konforundan
birden bire eksiltmek zorunda kalan pespaye hanımların bölünen kişiliklerinin
tutuldukları şizofreniyse kendini daha açık bir görünüm ve gerilimle açığa vurur.
Toplumda bu sonuncu kategoridekiler daha devasa bir kesimi oluşturuyor.
Kaybettikleri çok şey var ve kazanmak için pek umutları yoktur artık. Öyle de
olsa bu iki kesim ve arada kalanlar hep aynı yazgının gölgesi altında
umutsuzluktan inlemeye devam ederler. Bunlara kimi zaman siyaset el atar, kimi
zaman siyasal partiler ve iktidar; kimi zaman da mediumlar ve vasat psikiyatristler
el atarlar. Huzursuz bir toplum ve bu topluma ait farklı sosyal kesimler bu tür
işgüzarlıklar için her zaman bulunmaz malzemedirler.
Ne kadar gizlenirse
gizlensin, şizofreni sonuçta bireyde kendini açığa vursa da bireysel değil;
toplumsal bir rahatsızlıktır. Toplumu özel bir kliniğe alma olanağı yoktur.
Başta şizofreninin, gerilimin ve şiddetin
kaynağı bir bütün olarak bir toplumsal düzenin ekonomik, kültürel, politik ve
hukuksal yapısıdır. Yaşamını ve geleceğini tehdit altında hisseden ve bunun
içinde sıkışıp kalan bireylerin huzursuz çırpınışıdır.
Bunun global bir yüzü
olduğunu da burada eklemekte sakınca yoktur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder